Memur-Sen İzmir İl Başkanımız Abdurrahim ŞENOCAK, Yeni Asır Gazetesi'nde konuk yazar olarak yazdı. Şenocak, kamu çalışanlarının yerel seçimlerden beklentisini açıkladı.
Toplumun her kesimi gibi kamu çalışanları da yaklaşan yerel seçimleri tartışıyor. Yerel yönetimlerin, belediyelerin başarı ya da başarısızlığı yerel sınırları aşan bir konumda değerlendirilmektedir. Nitekim kentin kalitesi sadece o kentte yaşayanları değil, kentten gelip geçenleri, turistik seyahatle ziyarette bulunanları, eğitim, sağlık, kültür, eğlence, ticari ve diğer faaliyetler için kentte bulunanları olumlu veya olumsuz etkileyecektir.
Yerel yönetimlerden beklentilerin ve şikayet edilen konuların yıllardır değişmemesi gösteriyor ki, karar verme süreci, zamanlama ve hizmet noktasında öngörülebilirlik anlayışının referans alınmamış olmasıdır. Artık yap-boz mantığını bir kenara bırakıp sürdürülebilir ve öngörülebilir projelerle ekonomik kayıpların ve kaynak israflarının önlenmesi ve İzmir'i olması gereken yere taşıma vakti gelmiştir.
"Sen Sus, Projeler Konuşsun"
Kaliteli hizmet üretmek nitelikli, azimli ve becerikli yöneticilerin yapacağı iştir. Ziya Paşa'nın "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" ve "Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" sözlerinde olduğu gibi yöneticiyi öne çıkaran faktör, laf değil icraattır. Yani az laf, çok iş demektir.
Hani siyasetçiler seçim öncesi hep söyler ya: "Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır." İşte bu özdeyişi İzmir'i yönetmeye talip adaylar için bir an olsun düşünelim. Geçmiş yöneticilik dönemlerinde neyi başarmışlar? Ellerinde somut bir kanıt var mı? Mesela İzmir'i ur gibi saran çürük, çirkin yaygın deyimiyle gecekondu yapıların kaldırılması için hangi projeye imza atmışlar? Şehir içi ulaşımda beş kilo metrelik metroyu tamamlamak için beş sene daha mı isteyecekler? Ya da İzmir'i temiz havaya ve temiz bir çevreye mi kavuşturmuşlar!..
Evet, bu yöneticiler, kentin cadde ve sokaklarını saran korsan otoparkçılardan, kaldırımları işgal eden esnafın tutumundan ne zaman kurtulacağız diye bekleyen İzmirlileri duyuyorlar mı acaba..
Kamu çalışanlarının yerel yönetimlerden beklentileri İzmirlilerden çok farklı değil. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak; hızlı, konforlu ve alternatifli ulaşım, köstebek haline gelmiş yolların onarımı, hava kirliliğini önleyecek adımların atılması, doğalgaz kullanmayı teşvik edecek kampanyalara destek olunması, alt yapı çalışmalarının tamamlanması. Her gün çalışılıyor imajı vermek için caddeleri kazılan bir programdan ve ideolojik belediyecilikten vazgeçilmesi. Zaten nadiren yağan yağmurlarda yüzme bilmeyen vatandaşa yardımcı olunması... En azından kendi Acil Kurtarma ekiplerini su baskınlarından koruyabilmesi... vb.
Özellikle İzmir'i marka bir şehir yapacak kültürel ve tarihsel mirasın etrafı açılarak meydana çıkarılması ve İzmir'in gecekondu şehri olmadığının, her yönüyle modern, yaşanabilir bir şehir olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.
Bütün bunlar için yöneticilerin kenti, katılımcı, şeffaf, demokratik ve insana hizmet etmeyi erdem sayan bir anlayışla yönetmeye talip olması kamu çalışanlarının vazgeçilmez önceliğidir. Unutmayalım ki, günümüzde kentler güçlerini ülkelerinden değil, ülkeler güçlerini kentlerden almaktadır. Zira ülkeler kentleriyle birbirleriyle rekabet etmekteler. EXPO'da Milano ve Dubai örneklerinde olduğu gibi.
Köşe yazısı için tıklayınız: http://www.yeniasir.com.tr/Yasam/2014/03/16/ayinesi-istir-kisinin-lafa-bakilmaz